
Dizildi kelimeler, dolmuşum, taşmaktayım
Desem dilim kirlenir, söylemesem yüreğim
Kırıp dökmemek için sabrımı aşmaktayım
İçimi boşaltmaya yetişmiyor küreğim
Söz gümüş, sükût altın diye diye lal oldum
Dilime kadar geldi, diyemedim, kal oldum
Şiştim artık, her lafı taşıyan hamal oldum
Tepki vermez, sır vermez acayip bir hal oldum
Her mısrada bir sitem, her dize isyan diyor
Yetmiyor, imgelere saklanan haykırışlar
Şiirler kifayetsiz, sesimi iletmiyor
Sayfalarda kalıyor, nafile yakarışlar
Nisyan etmem boşuna, içimde çınlar sesi
Yıkılmaz kale gibi surlarım dövülmekte
Birini savuştursam, saplanır ötekisi
Her kurşunda yüreğim ağır ağır ölmekte
Gidişat iyi değil, bu böyle olmayacak
Kırmadık ne bir gönül, ne hatır kalmayacak
Bin zehir boşalacak, dökülse bir kelime
Dünya harbi nedir ki, evren çalkalanacak
Boğuşup duruyorum kendimle kara kucak
Ardımdan kovalıyor kaçsam da köşe bucak
Zurnanın zırt deliği, ha çaldı, ha çalacak!
Sabrımın son perdesi yırtıldı yırtılacak
Ne derdime yanarım, ne zerre üzülürüm
Elalemin derdine gerilmesem bir anlık
Don Kişot’luk yapmadan geçmez oldu bir günüm?
Yapıştı üzerime bu sahte kahramanlık
Zannetmem içerimde ilelebet kalacak
Taş değil ya bu yürek, gün olup boşalacak
Nihayet sabrının da sınırı var insanın
Önerim, boşalınca yer arayın kaçacak